Top

Atatürk Karşıydı

Günümüzde ülkemizde tartışmaya neredeyse kapalı olan bu konu geçmişte Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde gündemde olan bir konu olmuştur.

Atatürk de Sünnete Karşıydı

Kadir Mısırlıoğlu 28/8/2014 tarihinde verdiği bir röportajda şu cümleleri sarf etmiştir: ‘1931 senesinde Mustafa Kemal Paşa ‘Müslüman Türk çocuklarının sünnet olmalarının yasaklanması’ konusunda kanun teklifini meclise sevk etmişti. İsmet Paşa’nın hükümetiydi ama O’nun talimatıyla. Bunu Türkiye’de çok adam bilmez. Fakat umumi efkarı hazırlamak için gazetecilere talimat gitti ‘doktorlarla röportaj yapın’.O günün gazetelerine bakarsanız doktorların bir kısmı dalkavukluk ederek ‘bu sünnetin hiçbir faydası yoktur, çocuklara yok yere eziyet veriyoruz, bunu gerçekten yasak etmek lazım’, çoğu bu istikamette, kem küm eden de var. Fakat o sırada Alman arkeologları Ayasofya’da çalışıyorlar, gazetecinin biri onlara sordu. Adamlar dedi ki ‘çok yanlış yaparsınız’. Sünnetin koruyucu hekimlik bakımından kansere karşı fevkalade ehemmiyetli bir tedbir olduğu öğrenildi. Çünkü Yahudilerle Müslümanların erkeklerinde mesane kanseri dünyada en asgari seviyede.


Bunların müşterek tarafı araştırılınca Yahudilerde çocukları doğar doğmaz. sünnet ederler. Sünnette kesilen deri kobaylara yedirildi %90 nispetinde kanser oldular. Onun için bugünkü türlü aileler batıda çocuklarını Yahudiler gibi sünnet ettiriyorlar.Mesela İngiliz Kral ailesi de böyledir. Lord’ların ailelerinin çoğu böyledir. Şimdi bir şey daha çıktı ortaya.AİDS e karşı beş tane koruyucu hekimlik tedbiri var.Bir numarada sünnet; bu da çıktı. Ziya Paşa diyor ki ‘bu dinde hiçbir şey sebepsiz hikmetsiz değil, yeter ki bir insan aklını Allah’ın emirlerinin hikmetini yakalamakta kullansın, inkarda değil. Bu röportajı görünce Mustafa Kemal Paşa ‘Allah Allah bunlar ileride sünnetli olacak biz sünnetsiz olacağız, çekin bu kanunu geri’ dedi ve bu kanun geri çekildi’.

Atatürk de Sünnete Karşıydı

Her ne kadar Mısırlıoğlu Atatürk ün sünnete bakış açısını eleştirel olarak ele alsa da; bu tasarının düşünülmesi bile, o zamanki doktorların çoğunluğunun ‘bu sünnetin hiçbir faydası yoktur, çocuklara yok yere eziyet veriyoruz, bunu gerçekten yasak etmek lazım’ cümlesini kullanmaları; hem o zamanki doktorların ve hem de Atatürk’ün çağın ilerisinde olduklarını göstermektedir. Nitekim o zamanlarda sünneti teşvik eden batı tıp doktorları aradan nerede ise 1 asır geçtikten sonra, günümüzde sünnetin yasaklanması konusunda adımlar atmaya başlamışlardır.


Şahsen Atatürk ün sünnet konusundaki ileri görüşlülüğü benim kendisine olan saygımı daha da artırdı. Aynı durumu ‘Bilim Felsefe Evrim’ isimli kitabımı yazarken de yaşamıştım.Araştırmalarım sırasında Atatürk’ün 1927 yılındaki ortaokul, lise Fen Bilgisi ders kitaplarına evrim teorisinin konulmasını sağladığını öğrenmiştim.Bu gerçekten o dönemde bir çok ileri batı ülkesinde olmayan bir durumdu. Sünnet ve Evrim konusundaki ileri görüşlülüğü; Atatürk ün çağın çok ilerisinde olan; bilime, hukuka ve çocuk haklarına önem veren bir lider olduğunun en büyük kanıtıdır.


Kadına seçme seçilme hakkı verilmesi konusunda da öncü olmuştu ve bir çok Avrupalı kadın hakları aktivisti Türk kadınlarının bu durumunu örnek göstererek seçme ve seçilme haklarını almışlardı. Eğer Atatürk o dönemde, sünnet konusundaki fikrini mecliste kabul ettirip kanunlaştırabilseydi dünyada bunu başarmış ilk ülke olacaktık ve arkamızdan başta Avrupa ve Avustralya gibi ülkeler olmak üzere belki bütün dünya ülkeleri çocuk sünnetini yasaklayacaktı ve de bu sayede milyarlarca çocuk sakatlanmaktan kurtulacaktı.


Öbür taraftan Mısırlıoğlu’nun iddialarında ilginç olduğunu düşündüğüm hususlar şunlardır:


1)Neden sünnet konusunu arkeologlara sormuşlardır?
2)Yaptığım araştırmalarda mesane kanserinde Yahudi ve Müslüman erkeklerde az rastlanıldığını belirten bir makale veya araştırma sonucuna rastlamadım.
3)Sünnet derisini yiyen kobayların kanser oldukları pek aklıma yatmadı.Ayrıca bu konuda yapılmış bir araştırmayı da bulamadım.
4)Dünya sağlık örgütü sünnetin AİDS e karşı belli oranda koruyucu etkisi olduğunu belirtmektedir. Ama tam olarak engelleyemediği için Afrika’daki AİDS oranı yüksek olan birkaç ülke dışında hiçbir ülkede korunma amaçlı sünneti tavsiye etmemektedir. Dünya sağlık örgütüne göre AİDS ten korunmada en etkili yöntem kondom kullanımıdır.

Cemil Topuzlu’dan Sünnet Hakkında Görüşleri

Atatürk zamanında sünnete bakışı gösteren bir diğer örnek de Ord. Prof. Dr. Cemil Topuzlu’nun tarihe geçen konuşmasıdır. İstanbul Tıp Fakültesi’nin kurucu dekanı; genel cerrahi anabilim dalının kurucusu ve ilk başkanı; diş hekimliği ve eczacılık okullarının kurucusu olan Ord. Prof. Dr. Cemil Topuzlu 30 Kasım 1934 yılında Türkiye Tıp Encümeni’ne okuduğu bildiri gerçekten o dönemdeki aydınlanmanın ve de bilimselciliğin çok önemli göstergesi niteliğinde ve de konumuz ile direk bağlantılıdır. O yüzden metni tam şekli ile yayınlamak istedim:



"Sünnet lüzumlu mudur?Pekâlâ biliyoruz ki, bugün biz Müslümanlar şu iptidai âdeti sırf din için sürdürüyoruz. En garibi de, pek çok insan, sünnetin dinimizce farz olduğunu ve sünnet olunmaz ise Müslüman olamayacağını zanneder. Halbuki peygamberimiz sünneti farz yapmadığı, yani kati surette emretmediği gibi kendisi de sünnet olmamıştır. Şu asırda bu gayet gülünç ve iptidai operasyonun hiçbir değeri, hiçbir yeri olmamalıdır.



Herkes kendi dininde serbesttir. Ancak kendisini müdafaadan aciz ve hiçbir şeyden haberi olmayan birtakım küçük çocukları yakalayıp aldatarak, din uğrunda mühim bir uzvundan mahrum ve bazen de sakat bırakıp günlerce, aylarca ıstıraplara ve ölüm tehlikelerine bile maruz bırakmak doğru mudur? On sekiz yaşını geçtikten sonra arzu eden bir erkek sünnet edilmesini isteyebilir; ve sünnet olsun buna hiçbir itirazım yok. Ancak masum çocuklara din perdesi altında ıstırap çektirmemeli. On sekiz yaşına kadar hiçbir çocuğa sünnet ameliyesi yapılmasına müsaade etmemeli.



Güya sünnetin temizlik bakımından faydası varmış. Günde bir defa ve birkaç saniye sürecek olan temizleme işini yapmayıp da cinsel organın mühim bir parçasını kesip attırmakta hiçbir mantık yoktur. El ve ayaktaki tırnakları her gün temizlememek ve ara sıra kesmemek için tekmil tırnakları kökünden söküp mü çıkarırız?



Sünnetin fimosis ve buna benzer hastalıkların önüne geçeceği iddiasına gelince; bu gibi hastalıklara nadiren tesadüf olunur. Tedavi ile geçeceği gibi, icap ederse vaktinde lazım gelen ameliyat ağrısız yapılır. Lakin binde bir kişide tesadüf olunan bu hastalıklar için bütün Müslüman çocukların mühim bir uzuvlarını hayatları bahasına ve din uğruna kestirmekte mana nedir? Din telkini olmaksızın düşünelim. Sünnet olmamış on bin kişide birinin fimosise müptela olabileceğini ileri sürerek bütün erkek çocukları sünnet ettirmeyi [teklif etmenin] ileride apandisit hastalığına uğramasın diye bütün insanların doğduktan sonra apandisini çıkarmayı teklif etmekten ne farkı var?



Çocuklarda sünnetin zararlı olmadığını iddia edenler de var [ama] günlerce yaraları kapanmayarak ıstırap çekenlere, sakat kalanlara, hatta ölenlere bile tesadüf olunuyor. Hele sünnetten sonra sinir hastalıklarına tutulan çocuklar pek çoktur. Bu gibi hastalıklar ekseriya biçare yavrunun şiddetli heyecan geçirmesinden ve pek çok korkmasından ileri geliyor. Memleketimizde sünnet hakkında henüz resmi bir istatistik tutulmamış olduğundan, ölen, sakat kalan ve sinir hastalıklarına tutulan çocukların doğru bir surette sayısını bilemiyoruz. Bunun tetkikini Sağlık Bakanlığı’ndan bekleriz.



Arkadaşlar, Din için yapılan şu sünnet ameliyesinin asla faydası olmayıp, bilakis kötülüğü ve tehlikesi aşikâr bulunduğunu tasdik edeceğinizden şüphem yoktur. Sünnet ameliyesinin Müslümanlık dininde farz olmadığına; pek iptidai ve tehlikeli bir âdet olduğuna; on sekiz yaşından evvel çocukların asla sünnet ettirilmemesi ve bu yaştan evvel sünnet ettiren ve sünnet ameliyesi yapan kişilerin cezalandırılmasına dair bir kanun tasarısı hazırlayıp, sünnet mevsimi olan ilkbahardan evvel Büyük Millet Meclisi’ne gönderilmesini isteyelim".



Prof. Dr. Cemil Topuzlu bu tarihe geçmiş bu konuşması içerisindeki   ‘ bütün erkek çocukları sünnet ettirmeyi [teklif etmenin] ileride apandisit hastalığına uğramasın diye bütün insanların doğduktan sonra apandisini çıkarmayı teklif etmekten ne farkı var?’ cümlesi tarihe geçmiş ve sünnet karşıtlarının sık sık kullandığı bir cümle olmuştur.