Top

Neden Karşıyız

İslam dininin kutsal kitabı Kuran’ dır. Bilinenin aksine Kuran’da sünnet ile ilgili hiçbir ayet veya emir yoktur. Musevilerin kitabı olan Tevrat’ta doğan çocuklara 8. Günde sünnet net ve açık bir emir iken; bu konu Kuran’da hiçbir şekilde yer almamıştır.


Buhari gibi Sahih(güvenilir) kaynaklarda, hadislerde de Hz Muhammed’in sünnet olduğu ile ilgili bir söylem geçmemektedir.Müslüman topluluğa sünnet Hz Muhammed’in ölümünden yaklaşık 200 yıl sonra; 9. yüzyılda İslam'a dönen Yahudi asıllıların beraberlerinde kendi dinlerinin uygulamalarının bazılarını İslam'a taşıması ile olduğu düşünülmektedir.Ayrıca İslamiyet'in ilk yıllarında sünnetin tüm erkek çocuklara uygulandığına dair hiçbir bir kayıt yoktur.Sünnet gibi bazı Yahudi adetlerinin veya uygulamalarının İslam'a taşımasına ‘İsrailiyyat’ adı verilmektedir.Hz. Muhammed’in sünnet olduğuna dair bir kayıt olmadığı gibi; Hz Muhammed’in iki önemli biyografi yazarı olan İbn-i İshak da İbn-i Hişam da O’nun sünnetinden bahsetmez. Ayrıca Hz Muhammed döneminde sünnet törenlerinin olduğuna dair de kanıt yoktur. Ahmet İbn-i Hanbel (Ölümü 855) şöyle der: Osman İbn-ül-As bir sünnete davetliydi ama gelmeyi kabul etmedi. Sebebi sorulduğunda, Peygamber zamanında sünnetin de, böyle davetlerin de olmadığını söyledi.


Günümüzde Erkek Sünnetlerin İslam'da yeri olmadığını düşünen çok sayıda Müslüman düşünürler de mevcuttur. Bu kişiler Tin suresinin 2. ayetindeki "Biz insanı en güzel biçimde yarattık." emrini göstererek, İslami gelenekten sünnetin çıkarılması gerektiğini de savunmaktadırlar. Musevilikte sünnetin zorunlu bir emir olmasına ve Müslümanlıkta farz olmamasına rağmen, sünnetli erkek oranının İsrail’de %91.7 ve Türkiye ise %98.6 düzeyinde olması üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur.

‘Sünnet Sağlığa faydalıymış, doktorlar tavsiye ediyor; Hıristiyanlar bile sünnet oluyor’ sözlerini sık duyarız. Acaba bu söylenilenler ne kadar doğru? Sünnet o kadar faydalı bir şey işe Allah veya doğa niye bizi sünnetsiz dünyaya getiriyor? Son yıllarda yapılan araştırmalar yukarıda söylenenlerden daha farklı sonuçları önümüze koymaktadır.


VII.I:Sünnet Derisi ne işe yarar?

Sünnet derisi; evrimsel süreçte, penis gövdesini saran derinin uç bölgesinin özelleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Normal olarak ereksiyon haricinde penis başını tamamen kapatarak dış etkenlerden korunmasını sağlar. Ereksiyon sırasında ise gerilerek penis başının ortaya çıkmasını sağlar.


Bigelow’a göre Sünnet Derisinin(prepus) 4 işlevi vardır :
-Birincisi, cinsel uyarılma sırasında açığa çıkan iç yüzeyindeki sinir uçları nedeniyle kendisi hassastır, bu durum cinsel isteği ve zevk hissini artırır.
-İkincisi, penis başını korur. Korunan penis başı yaşam boyunca yumuşak, nemli ve hassas kalır, ancak sünnetli erkeğin açıkta kalan penis başı giderek kalınlaşır ve duyarsızlaşır. Öyle olmasaydı, sünnetli bir erkeğin açıkta kalan penis başındaki giysilerin aşınmasına tahammül etmesi imkansız olurdu, yani o sertleşme olmasaydı giydiğimiz külot bile biz erkekleri rahatsız edecekti.
-Üçüncüsü, sağlam penis üzerindeki hareketli deri kılıfı, ön sevişme ve cinsel ilişki sırasında prepusun penis başı üzerinde ileri geri kaymasına izin verir.
-Dördüncüsü, ereksiyon halindeki penisin şaftında gevşek bir cilt sağlar ve cinsel ilişki sırasında kendi deri kılıfı içinde kaymasına izin verir. Bu, her iki partner için de daha keyifli bir ilişki sağlar ve vajinal kuruluk ile ilgili sorunları önler.

Taylor’a göre sünnet derisinin cinsel işlevi ileriki yaşlarda erkeğin cinsel hayatı başladığı andan sonra etkisinin veya eksikliğinin görülebileceği dönemdir. Sünnet derisindeki mukoza ve frenulum( penisten gelen ve üst-derinin iç yüzeyine eklenen özellikle hassas ince bir zar ) gibi belirli bölgeler; özellikle hassas dokulardan oluşmuştur ve cinsel zevke katkıda bulunurlar. Buradaki özelleşmiş sinir uçları, cinsel zevki ve kontrolü arttırır.Koruyucu işlevi doğum ile başlar. Doğum sonrasında genellikle sünnet derisi penise yapışık haldedir, ilerleyen dönemde kendiliğinden ayrılır. Bebeğe bez bağlandığı ilk dönemde bile işlevi , penisi tahrişten ve yaralanmalardan korumaktır. Hayat boyunca da penis başını yumuşak ve nemli tutarak travma ve yaralanmalardan korur.

Sünnet derisi fonksiyonlarından bir diğeri de penis başını dış bakteriyel durumlardan yabancı cisimlerden korumaktır. Bu derinin alınması daha bebeklik dönemlerinde penisin dış bakteriyel durumlara karşı savunmasız kalmasına neden olacaktır.Gerek idrar olsun gerekse dışkı olsun penise temas ettiğinde bakteriler penis yoluyla üretasyon kanallarına ve kana karışabilir buda bebek için felaket sonuçlar doğurabilir.Bu durum altının bezlenmesi gereken bebeklik durumunda olur ancak genel kabul gören 2-9 yaş arasındaki çocuklar bezlenme döneminden çıktıkları için bu durum onlarda görülmez.


VII.II: Doğa ve Evrim Açısından Sünnet Derisi

Yapılan araştırmalar , penis ön derisinin evrimsel tarihte işlevsiz olmadığını, bir seçilim baskısı altında kalarak, evrimleştiğini göstermektedir. Ön derinin evrimsel süreçte penisin korunması açısından çok önemli bir rolü olduğu görülmektedir. Charles Darwin, Türlerin Kökeni'nde bu konu hakkında şöyle yazıyor: ‘Penis derisinin dokunmaya bu kadar duyarlı olmasının nedeni, çıplak atalarımız için bir erken uyarı sistemi görmesi olabilir. Penis başını, ısırgan böceklerden ve parazitlerden korumuş olabilir’. Evrimsel sürece baktığımızda ön derinin şempanzeler, goriller, orangutanlar gibi bütün primat penislerinde bulunduğu görülmektedir. Nihayetinde canlılar, nesiller boyunca evrimleşerek günümüze gelmişlerdir ve bu süreçte birçok organ edinilmiş ve kaybedilmiştir.İnsanın evrimleşme süresi birkaç bin yıllık bir süreç değildir. Bulunan insansı fosillere göre bu milyonlarca yıllık bir süreçtir. Bugüne kadar bulunan en eski iskelete Lucy adı verimiştir.FOTO IV’de iskeleti ve tahmini görüntüsü görülen Lucy, 24 Kasım 1974'te Donald Johanson ve Tom Gray tarafından Etiyopya'daki Hadar bölgesinde bulunmuştur. Lucy’nin insansı özelliklerden en göze çarpanı iki ayaklı hareket veya dik yürümedir. Yapılan tetkikler ile Lucy’nin 3.2 milyon yıl yaşında bir kadın iskeleti olduğu anlaşılmıştır.


FOTO : Lucy isimli iskelet ve tahmini görüntüsü

Milyonlarca yılda evrimleşen insanoğlunda; penis derisinin de belli amaçlar ile şekillendiği ve de günümüze kadar geldiği düşünülmektedir. Günümüzde penis ön derisinin birçok olası işlevi olduğu tıp dünyası tarafından belirtilmektedir. Bilim dünyasınca; ön deri işlevleri sıralaması şu şekildedir:

⦁ Yavru erkeklerin penis başını (glans) idrar ve dışkıdan korumak,
⦁ Glansı yaşam boyunca sürtünmeden ve aşınmadan korumak,
⦁ Bünyesindeki emoliyan yağlarla glansı nemli ve yumuşak tutmak,
⦁ Glansı kayganlaştırmak ve cinsel birleşmeyi kolaylaştırmak,
⦁ Glansı mumsu bir koruyucu maddeyle kaplayarak korumak,
⦁ Sürdürülebilir bir ereksiyon için gerekli ek deriyi sağlamak,
⦁ Mastürbasyon ve cinsel kur (ön sevişme) sırasında yardımcı olmak,
⦁ Cinsel birleşmeyi (penisin vajinaya girmesini) kolaylaştırmak,
⦁ Çiftleşme sırasında yaşanabilecek sürtünmeyi ve pişik oluşumunu azaltmak,
⦁ Cinsel hazzı arttırıcı sinir uçlarını barındırarak cinsel birleşmeden alınan keyfi arttırmak,
⦁ Dişi partnerlerin sinir uçlarını uyarmaya yardımcı olarak, partnere verilen hazzı arttırmak.


Görüldüğü penis ön derisi işlevsiz bir organ değildir; aksine tahmin edilenden çok daha önemli bir organdır.Toplumda ‘bir işe yaramayan, alınması gereken bir organdır dedikodularının ne kadar yersiz olduğu görülmektedir.


Doğadaki her canlı öylesine mükemmel formdadır ki, hiçbir sonradan müdahale onları herhangi bir konuda daha iyi yapmamaktadır. Darwinistlerin ve Kusursuz tasarımcıların birleştiği nokta şudur: İnsan bugünkü haliyle kusursuz formdadır, sonradan yapılan hiçbir cerrahi veya kimyasal müdahale insanı doğal halinden iyi duruma getirmez. Sporcuların kullandıkları dopingler bile kısa dönemde performans artışı sağlasalar bile uzun dönemde sağlığı bozucu etkileri vardır.Evrim teorisi yaratılışçılardan farklı olarak; kullanılmayan ve işlevsiz kalan organların zamanla genetik yapıdan da kopacağını belirtmektedir. Darwin’in Evrim Teorisi bir türün belirli bir özelliğe artık ihtiyacı olmadığı zaman bu 8 özelliğin kimse onu hatırlamayana kadar aşamalı olarak ortadan kaybolduğunu birden fazla kez göstermiştir. Örneğin taş devrinde; açık alanda güneşe ve havaya karşı bir korumaya ihtiyacımız olduğu için insanlar oldukça tüylüydü. Zamanla insanların yerleşik düzene geçmesi, barınaklar üretmesi, kıyafetler üretmesi sebepleri ile tüylenme de azalmış durumdadır.


Oysa ki, kadın veya erkek sünneti nesillere etki eden bir sonuç doğurmamaktadır. O yüzden en azından 4400(Bazılarına göre 6000) yıldan beri uygulanan erkek sünneti yeni doğanlarda sünnetli doğuma sebep olmamıştır ve olması da beklenemez. Kulağı veya kuyruğu kesilen hiçbir köpek cinsi kuyruksuz ve kısa kulaksız türlere evrimleşmemiştir. Kuyruklarının, kulaklarının yıllardır sistematik olarak kesilmesine rağmen bu organları hala bu hayvan türlerinde mevcut durumdadır.


Günümüz Tıp dünyası sünnet derisinin birçok faydasını kabul ettiğine göre; evrim sürecinde işlevsiz bir yapıda değildir. ‘Nasıl olsa işlevsiz, kesilse de olur’ mantığı son derece hatalı yaklaşımdır.


VII.IV:Sünnetin Zararları

Giriş kısmında da bahsettiğimiz gibi sünnet tıbbi terminolojide ‘genital sakatlama’dır. ICGI-International Coalition for Genital Integrity(Genital Bütünlük İçin Uluslar arası Koalisyon), sünneti “birinci dereceden cinsel açıdan sakatlayıcı operasyon” sınıfına sokmuştur. Başlı başına bu tespit bile sünnetin zararları konusunda çok şey anlatmaktadır. Erkek sünnetinin zararları konusu günümüzde artan oranda ve oldukça sık dillendirilen bir konudur.Bu konuda onlarca makaleye ulaşmak mümkündür. Bu zararların bazılarını sıralarsak:


1)Operasyon riski. Sünnet sonuçta cerrahi bir operasyondur ve her operasyon gibi çeşitli riskler taşır. Bu riskler arasında ölüm riski de vardır. Brezilya’da 1992'den 2010'a kadar , kamu hastanelerine başvuran ve sünnet uygulanan kişilerde sünnetlerle ilişkili 63 ölüm tespit edilmiştir. Bu gerekmeyen sağlık durumları için yapılan sünnetler için çok yüksek bir orandır.(ölüm oranı% 0.013). Eğer Brezilya’daki ölüm ortalaması bütün dünyada her yıl sünnet edilen 13 milyon çocuk için de geçerli ise; dünyamızda bu gelenek yüzünden her yıl 1690 çocuk(13 000 000x0.00013) ölmektedir. Türkiye’de sünnet dolayısı ile ölen çocuk rakamına ulaşamadım ancak Brezilya’daki aynı oran geçerli ise yılda 61 çocuk (470000x 0.00013) sünnet operasyonları sebebi ile ölmektedir. Türkiye’deki sünnet dolayısı ile gerçekleşen ölümlerin çoğu medyaya yansımamaktadır. Ama gelin son yıllarda medyaya yansıyan birkaç vakaya göz atalım:


-26 Eki 2010:Manisa'nın Gördes ilçesinde, sünnet işlemi için ailesi tarafından Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Cerrahi Bölümüne getirilen 4 yaşındaki çocuk, operasyon sırasında öldü.
-06.11.2024: Niğde'de, özel tıp merkezinde doktor olmayan çalışanın sünnet ettiği öne sürülen 6 yaşındaki Metin Muhammet Erden, verilen yanlış ilaç nedeniyle karaciğer yetmezliğinden hayatını kaybetti. Talihsiz çocuğun, ağabeyinden yapılan karaciğer nakline rağmen yaşama tutunamadığı belirtildi.
-  31.10.2009: Adana’da 30 günlük Kaan Otuk, götürüldüğü hastanede genel anestezi verilip yapılan sünnet sonrası yaşamını yitirdi.
-05.11.2017:Sakarya'da bir çift, 2 ay önce dünyaya gelen oğulları Ömer Halis Demir'i, özel bir hastanede sünnet ettirmek istedi. Ancak acı çekmemesi için anestezi uygulanarak sünnet edilen bebek, operasyon sırasında öldü.


Sünnet dolayısı ile ölüm sadece Brezilya, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşmemektedir. Ekonomik standartları bizden daha yüksek olan ülkelerde de gerçekleşebilmektedir. Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD ‘de yılda ortalama 174 çocuk sünnet dolayısı ile ölmektedir. Sünnet ölüm riski yüksek bir operasyondur.

2)Travma etkisi. Erkek sünneti, bu operasyonu geçiren herkes için; hele de küçük yaştaki erkek çocukları için travmatik bir olaydır. Nihayetinde bu operasyon sonucunda erkek, vücudundaki bir organı yitirmektedir ve bunun psikolojik ve travma etkileri olması kaçınılmazdır.


3)Doku sertleşmesi.Sünnet dolayısı ile ön deri yitiminin peniste his kaybına, genel cinsel tatminde azalmaya ve penis fonksiyonunda kısıtlamaya yol açmaktadır.


4) Komplikasyon riski.Yapılan araştırmalar, her 100 sünnetten 1-4 tanesinde komplikasyon görüldüğünü göstermektedir. Kanama, bunlardan en yaygın olanıdır ve bazı vakalarda kanamanın durdurulması için cerrahi müdahale gerekmektedir.Sünnet operasyonlarında karşılaşılabilecek diğer komplikasyonlar: Tam penis kaybı, Enfeksiyon,deri altına kan toplanması , Ciltte veya penisin tamamında Kangren oluşması, Peniste eğrilik meydana gelmesi, Penisin bir kısmının kesilmesi, şekil bozukluğu, kalıcı sakatlık vb.


Ülkemizde bu tarz kayıplar ve komplikasyonlar da azımsanmayacak kadar çok sayıdadır. Bu tarz olaylara örneklerden biri maalesef geçtiğimiz Ağustos ayında Kayseri’de yaşanmıştır. 7 yaşında yavrumuzun penisi sünnet operasyonu sonucunda kangren olmuş ve sonrasında da kesilmek durumunda kalmıştır.


5)Yaşa bağlı olarak erken boşalma sorununun yaşanması riskinin artması.

6)Orgazm sorunu.Sünnet erkek orgazmını olumsuz etkilemektedir.2011 yılında Danimarka'da yapılan bir araştırma sünnetli erkeklerin, sünnetsiz erkeklere göre orgazm sorunları bildirme olasılıklarının daha yüksek olduğunu bulmuştur.

7)Ereksiyon için gerekli penis derisinin olmaması durumunun oluşması.

8) Eşit olmayan deriden ötürü penis kıvrımlanması sorununun yaşanması.

9) Ereksiyon sonrası kanamanın daha fazla görülmesi.

Harryman bir erkeğin doğal ve sağlıklı penisi sünnet edildiğinde sonsuza dek ne kaybedeceği konusunda aşağıdaki 20 maddelik listeyi hazırlamıştır:


⦁Yumuşak sırt dokusu. Bu doku erkek vücudundaki en zevk veren bölgedir. Bu yoğun kılcal yapının kaybı , kalan penisin hassasiyetini normal cildin hassasiyetine düşürür. Aşağıdaki FOTO V’de sünnetin penis başına etkisini göstermektedir. Solda görülen sünnet olmamış erişkinin penis başı; sağda ise bebekken ameliyat olmuş bir yetişkinin penis başını göstermektedir.


FOTO V: Sünnetin Uzun Dönemde Penis Başı(Glans)’a Etkisi

Sansürlü Resim

Solda sünnet olmamış(Sağlam) yetişkin penisi;sağda bebeklikte sünnet olmuş(sakatlanmış) yetişkin penisi


⦁ Dartos Fascia adı verilen ısıya duyarlı yumuşak kas tabakasının yaklaşık olarak yarısı.
⦁ Bağışıklık sisteminin bir bileşeni olan özel epitelyal Langerhans hücreleri.
⦁ Dorsal sinirin dalları da dahil olmak üzere tahmini 73 metre uzunluğunda mikroskobik sinir.
⦁ Meissner's corpuscles’ adı verilen; sayıları 10.000 ila 20.000 arasında, hafif hareketleri, sıcaklıktaki ince değişiklikleri ve dokudaki ince geçişleri ayırt edebilen çeşitli türlerde özel erotojenik sinir ucları. Bunlar, sünnet derisindeki en önemli duyusal bileşenlerdir. Bu tür reseptörler (sünnet derisi yoluyla) vajinanın içini hissederler. Sünnetli erkekler bu çok hassas penis duyusunu kaybetmişlerdir”
⦁ Estrojen reseptörleri(Amacı ve değeri henüz tam olarak anlaşılmamıştır)
⦁ Hareketli penis derisinin %50’sinden fazlası; penis başının çok işlevli olan ve penisi kurumadan, aşırı sürtünmeden, tahrişten, kirden ve keratinleşmeden koruyan kaplaması.
⦁ Anne sütünde de bulunan lizozim gibi antibakteriyel ve antiviral proteinler üretebilen yumuşak mukozanın immünolojik savunma sistemi ve immünoglobulin antikorları salgılayan plazma hücreleri.
⦁ Lenfatik damarlar, kaybı vücudun bağışıklık sisteminin bir bölümündeki lenf akışını kesintiye uğratır.
⦁ Frenulum ismi verilen  glansın aşağı kısmında, “V” şekilli, ağ-görünümlü, genelde üst deri ile birlikte kesilen veya zarar görerek işlev göremez hale gelen çok duyarlı bir yapı.
⦁ Cinsel eşlere sessiz, görünmeyen, ama güçlü sinyaller yolladığı sanılan ve Feremonları salgılayan iç üstderinin “apokrin bezleri“.
⦁ Penisi nemlendirip kayganlaştıran ectopic sebaceous bezleri.
⦁ Gerekli kayganlaştırıcı mekanizma. Eğer açılır ve düz olarak yayılırsa, ortalama yetişkinin üstderisi 97 santimetrekare yer kaplar.(yaklaşık olarak bir posta kartı kadar) Kendi kendini kayganlaştıran ve hareketli olan bu deri, penise kendi içinde kayma özelliğini kazandırır; bu da vajinayı kurutmadan, yapay kayganlaştırıcılara ihtiyaç duymadan cinsel ilişkiyi sağlar.
⦁ Glansın pembe-kırmızı-koyu mor arasındaki rengi kaybolur. Glans normalde tıpkı dil gibi bir iç organdır.
⦁ Penis dış çevresinin önemli bir kısmı. Sünnet sonrası gevşek sünnet derisinin çift katmanlı sargısı artık eksiktir, bu da sünnetli penisi tam boyutlu sağlam bir penisten kusurlu bir şekilde daha ince hale getirir.
⦁ Sünnet sırasında bağ dokusu parçalandığında amputasyon nedeniyle ereksiyon halindeki penis uzunluğunun 2.54cm kadarı kaybolur. Bu paylaşılan zar, penis gelişirken sünnet derisini ve penis başını sıkıca kaynaştırır. Onu almak penis başını yaralar, çiğ bırakır, enfeksiyona, ve tahrişe maruz kalır.
⦁ Frenüler arter ve dorsal arterin dalları dahil olmak üzere birkaç metre kan damarı. Bu yoğun damar kaybının kaybı, penisin şaftına ve glansına giden normal kan akışını kesintiye uğratır, doğal işlevine açıkça zarar verir ve muhtemelen tam ve sağlıklı gelişimini engeller.
⦁ Her yıl birçok erkek çocuk sünnet ameliyatları dolayısı ile penislerini tamamen kaybediyor. Başarısız sünnetler ve enfeksiyonlar, kazalar meydana gelebiliyor ve daha sonra transseksüel cerrahisi ile cinsiyet değiştirmek zorunda kalabiliyor.
⦁ Her yıl pek çok erkek çocuk sünnet operasyonlarında hayatlarını kaybetmektedirler. Bu ölümler milyar dolarlık sünnet endüstrisi tarafından saklanır.
⦁ Henüz bilimsel olarak kanıtlanmamış olsa da, sünnetli bir penisin, yalnızca iki mukoza zarı arasındaki temas sırasında meydana gelen ve cinsel coşku algısına katkıda bulunan ince elektromanyetik çapraz iletişim kapasitesini kaybettiğine dair önemli yeni kanıtlar vardır. Başka bir deyişle, erkek çocukların sünnet edilmesi, sonuçta hem erkekler hem de kadınlar için orgazm yoğunluğunu azaltır.

Sünnetin hayat boyu verdiği bir diğer rahatsızlık da glansın gün içersinde iç çamaşıra veya mayoya sürekli sürtünme durumudur .Sünnet derisinin ne kadar gerekli olduğunu anlamamız için bence güzel bir örnek de ekşi sözlükte ‘şort mayonun penisi tahriş etmesi sorunsalı’ başlığına insanların yaptığı espri de içeren ama gerçek bir soruna değinen yorumlardır.

Erkek sünnetiyle ilgili sorunlardan biri de hukuki durumudur. Sünnet, cinsel organların gelişimsel uyumu ve psikolojik gelişimin etkilenmemesi adına genellikle küçük yaşlarda yapılmaktadır. Ancak bu, hukuki bir problem doğurmaktadır: Anne ve/veya babanın, reşit olmamış çocuğunun ömrünü etkileyecek, vücut bütünlüğü üzerinde geri döndürülemez bir operasyona yetki verme hakkı var mıdır? Milyonlarca yılda evrimleşip insan vücudunda yer alan bir organı basit bir makas darbesiyle koparmak yasal mıdır? Sünnet her yaşta yapılabilen bir operasyon olduğuna göre, kişi bu kararı yetişkin olduktan sonra kendi rızası ile verse daha doğru olmaz mı?


Reşit olmayan bir çocuğun sünnet edilmesi “Uluslararası İnsan Hakları Yasası” na , ‘Çocuk Hakları Bildirge’ sine, T.C. Anayasasına; TC hasta hakları yönetmeliğine; vb bir çok sözleşmeye aykırıdır.


İnsan hakları evrensel beyannamesinin 7 Maddesi şu şekildedir:
‘’Kanun önünde herkes eşittir ve farksız olarak kanunun eşit korumasından istifade hakkını haizdir. Herkesin işbu beyannameye aykırı her türlü ayırt edici muameleye karşı ve böyle bir ayırt edici muamele için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır.’


Bu madde açıkça kanuni olmayan her türlü uygulamayı insan hakları ihlali saymıştır.Maalesef ki; ülkemizde yazılı olan ve son derece açık olan bu kanun konu sünnete gelince uygulanmamaktadır.


Çocuk sünneti; İnsan haklarının yanında, ‘Çocuk Haklarına’ karşı gelen bir uygulamadır. Çocuklar genel insan hakları yasalarıyla korundukları gibi çocuk olmalarından dolayı ayrıca ilave yasalarla özel korunma altına alınmışlardır. Çocuk sünneti; ‘Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ olmak üzere bir dizi uluslararası sözleşmeye de açıkça aykırılık taşımaktadır.


Türkiye’nin de imzalamış olduğu ‘Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ 54 maddeden oluşmaktadır ve açıkça çocuk sünnetine karşıdır:


Madde 1
Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır


Madde 12
⦁ Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar.
⦁ Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı, ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak çocuğa, özellikle sağlanacaktır


Madde 19
Bu sözleşmeye taraf devletler, çocuğun ana-babasının ya da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suiistimale, ihmal ya da ihmalkar muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar.


Madde 24
3.Taraf Devletler, çocukların sağlığı için zararlı geleneksel uygulamaların kaldırılması amacıyla uygun ve etkili her türlü önlemi alırlar. (‘Bu madde “Çocukların sağlığına zararlı gelenekselleşmiş prosedürler ” tanımı ile sünneti kasteder.)


Sünnetin çocuk hakları ihlali olduğuna dair bir karar da; 2010 yılında Hollanda Kraliyet Tıp Derneği tarafından verilmiştir. Dernek; yapılan bir araştırmada, ön derinin var olması ile cinsel keyif arasında doğrudan ve pozitif bir ilişki tespit edilmesi sonrasında, şu açıklamayı yapmıştır:


"Birçok seksolog, penis ucu derisinin karmaşık ve erotojenik bir yapıda olduğunu ve penisin cinsel faaliyet sırasındaki vajinaya girme ve mastürbasyon gibi mekanik fonksiyonlarında önemli bir rol oynadığında hemfikirdir. Tıbbi gerekçelerle yapılmayan erkek sünneti, zararlı ve acı verici bir ritüeldir ve çocuk haklarını da ihlal etmektedir"


Ülkemiz Anayasası da açıkça sünnete karşıdır. Bir çok tıp otoritesinin ve bir çok doktorun da sünnet operasyonlarını ‘çocuk istismarı’ olarak tanımladığını biliyoruz. TC Anayasası 41. Madde şu şekildedir:

Madde 41
 “Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.”


Çocuk sünneti bir çok ülkede kabul edilen ve TC resmi gazetesinde de yayınlanan ‘Hasta Hakları Yönetmeliği’ne de aykırılık teşkil etmektedir:


Hasta Hakları Yönetmeliği Madde 22: “Kanunda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, kimse, rızası olmaksızın ve verdiği rızaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi ameliyeye tabi tutulamaz.


Madde 29: “18 yaşından küçük ve mümeyyiz olmayanlardan organ ve doku alınamaz.”


Benzer şekilde çocuk sünneti; ülkemizde 1979 yılında kabul edilen ve günümüzde uygulanmakta olan ‘Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun’a da aykırılık teşkil etmektedir.


Madde 5:
“On sekiz yaşını doldurmamış ve mümeyyiz olmayan kişilerden organ ve doku alınması yasaktır.”


Madde 15: “Hukuka aykırı olarak organ ve doku alan, satan, satın alan, satılmasına aracılık eden, saklayan, nakleden veya aşılayan, organ veya doku teminine yönelik olarak ilan veya reklam veren veya yayınlayan kişiler hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 91 inci maddesi hükümleri uygulanır.”


Yukarıdaki kanun, sözleşme, yönetmelik vb maddeler bize açıkça gösteriyor ki; sünnet yasal bir uygulama değildir. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada asalara aykırı olan ama öbür tarafta tabu niteliği taşıyan bir uygulama olarak devam etmektedir. Ancak bu durum son yıllarda özellikle günce Tıbbi araştırmaların sonuçlarının; yıllar boyunca doktorların veya bazı çarpıtılmış araştırmaların sonuçlarından farklı çıkması; dolayısı ile sünnetin sağlığa zararlarının ortaya çıkması ile değişmeye başlamıştır. Bir çok ülke sünneti engellemeye, azaltmaya, insanları bilinçlendirmeye yönelik adımlar atmakta, kararlar almaktadır.


Bu konuda ilk ciddi adım 2012 yılında Almanya’da atılmıştır. Almanya Köln Eyalet Mahkemesi 07.05.2012 tarih (151 Ns 169/11) dosya sayılı Kararı ile konuya değinmiş ve ebeveyninin rızası ile 4 yaşındaki bir çocuğun tıp biliminin gereklerine uygun bir şekilde sünnet edilmesinin Alman Ceza Kanunu’nun 223/1. maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçunu oluşturacağını kabul etmiştir. Karara konu olay ve yargılama aşamaları şöyle gelişmiştir:


Şüpheli 04.11.2010 tarihinde Köln S.. caddesindeki muayenehanesinde, olay anında 4 yaşında olan K1’i, lokal anestezi ile, ebeveyninin isteği üzerine, herhangi bir tıbbi endikasyon olmamasına rağmen bir neşter ile sünnet etmiştir. Çocuğun yarasına dört dikiş atmış ve aynı günün akşamı çocuğu evinde ziyaret etmiştir. Çocuğun kanamasının başlaması üzerine, 06.11.2010 tarihinde çocuk annesi tarafından Köln Üniversitesi Hastanesinin Çocuk Acili kliniğine getirilmiş ve kanama durdurulmuştur. Köln Savcılığı 04.11.2010 tarihinde, şüpheli hakkında, kişiye karşı tehlikeli araçla bedensel kötü muamele yapmak ve sağlığına zarar vermek suretiyle Alman CK’nun 223/1. ve 224/1-2. bentlerini ihlal ettiği isnadında bulunmuştur.’’


Ancak Köln Sulh Ceza Mahkemesi, sünnet işlemini çocuğun yararına bularak şüphelinin beraatine karar vermiştir. Bu karara karşı Köln Savcılığı, ebeveynin rızasının sünneti hukuka uygun bir hale getiremeyeceği gerekçesiyle istinaf yoluna başvurmuştur. Uzun bir hukuki sürecin ardından, mahkemenin 07.05.2012 tarihinde verdiği kararla, mümeyyiz olmayan erkek çocukların tıbbi zorunluluk bulunmaksızın sırf dinsel gerekçelerle ebeveynlerinin isteği üzerine sünnet edilmesinin hukuka uygun olup olmadığı, cezalandırılabilir olup olmadığı tartışılmıştır. Sonuçta hukuka uygun olmadığı, eylemin kasten yaralama suçunu oluşturacağı kabul edilmiştir.

 

Verilen karar Almanya’daki Yahudi ve Müslüman cemaatlerce şiddetli bir şekilde protesto edilmiş akabinde 10.10.2012 tarihli Federal Alman Hükümeti Başkanlığı, Federal Meclise 05.11.2012 tarihli bir tasarı sunmuştur. Tasarıda rıza gösterme ehliyeti olmayan çocuğun ebeveyninin rızası ile tıbbi kurallar çerçevesinde sünnet edilmesinin hukuka uygun olduğu dolayısıyla cezalandırılamayacağı amaçlanmıştır. Bu Kanun tasarısı 20.12.2012’de kanunlaşarak, 27.12.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır.


Alman yargısı son aşamada sünneti gerçekleştiren hekim ve sünnete rıza gösteren ebeveynin cezalandırılamayacağını kabul etmişse de, kanuni hak olan “ileride dinini seçme’ ilkesine engel teşkil ettiği için erkek sünnetini suç saymıştır. Kararda sünnet eylemini hukuka uygun hale getiren bir sebebin bulunmadığı tespitinde bulunulmuş; Alman öğretisinde sünnetin, çocuğu belli hastalıklardan koruduğu, hijyenik açıdan faydalı olduğunun sabit olmadığı, bu nedenlerle de hukuk düzeninin sünnete izin vermediği belirtilmiştir.


Bu karar sonrası bir çok sivil toplum örgütü son aşamada verilen siyasi karar ile ‘hukuka uygun’ bulunmasını eleştirmiş ve çeşitli protestolar düzenlemiştir. 2012 den bu yana Almanya’da konulan yeni hijyen ve doktor standartları ile sünnet devam ediyor ise de; kısa süre içerisinde sünnet konusunda yeni kısıtlamalar, belki de çocuk sünnetinin zorunlu haller dışında tamamen yasaklanması beklenmektedir.


Yine 17. 11. 2004 tarihinde benzer şekilde, Almanya’nın Wuppertal kentinde yaşayan ve sünnetçilik yapan Şaban G.(77) isimli Türk kökenli vatandaş Almanya’nın çeşitli kentlerinde Türk ailelerin isteği üzerine toplam 7 çocuğu sünnet ettiğini söylemişti. Düsseldorf Sulh Mahkemes;i Almanya’da, sünnetin sadece sağlık nedenlerinden dolayı ve bir doktor tarafından yapılmasına yasal olarak izin verildiğini belirterek, Şaban G.’yi kasten yaralama suçundan 2100 Euro para cezası ile cezalandırılmış ancak şüpheli karara itiraz ederek, temyize gitmişti. Lakin ceza kararı Düsseldorf Eyalet Mahkemesi tarafından da onanmıştır.


Çocuk haklarına aykırı olduğu için sünnet karşıtı bir tavır da Hollanda’dan , gelmiştir. 2007 yılında yapılan bir araştırmada, ön derinin var olması ile cinsel keyif arasında doğrudan ve pozitif bir ilişki tespit edilmesi sonrasında, Hollanda Kraliyet Tıp Derneği, 2010 yılında şu açıklamayı yapmıştır:


Birçok seksolog, penis ucu derisinin karmaşık ve erotojenik bir yapıda olduğunu ve penisin cinsel faaliyet sırasındaki vajinaya girme ve mastürbasyon gibi mekanik fonksiyonlarında önemli bir rol oynadığında hemfikirdir. (...) Tıbbi gerekçelerle yapılmayan erkek sünneti, zararlı ve acı verici bir ritüeldir ve çocuk haklarını da ihlal etmektedir.


Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok ülkede, sünnet konusunda çeşitli davalar gündeme gelmektedir. Bu konu çoğu zaman farklı dini ve hayat görüşünde olan ebeveynler arasında da dava konusu olabilmektedir. Ülkemizde halkın nerede ise tamamının Müslüman oluşu, dini yönü kuvvetli olmayanların da ‘sünnetin sağlıklı olduğu’ fikrine inandırılmış olması sebebi ile eşler arasında dava konusu olmamaktadır, yaptığım araştırmada da o yönde bir örnek davaya ulaşamadım. Ancak ülkemizde sünnet ile ilgili çok sayıda dava vardır.


Bunların nerede ise tamamı ‘hatalı sünnet’ hukuki adı ile ‘malpraktis’ davalarıdır.Hatalı sünnet nedeniyle (malpraktis) tazminat davası; sünnet işlemi dolayısıyla ortaya çıkan sağlıksal, fiziki yahut ruhsal zararları giderilmesini amaçlayan dava türüdür. Uygulamada, idrar yollarına zarar verilmesi, fazla deri kesilmesi, estetik hata yapılması gibi sebeplerle tazminat davası açılabilmektedir. Sünnet cerrahi bir işlem olduğundan, işlemin sonucunda zararlar ortaya çıkabilmekte ve bunların bir kısmı davaya konu olmaktadır. Bu davaların sayısı hiç de azımsanmayacak seviyededir.


Ülkemizdeki sünnetin hukuki durumu, yasalarımıza ve altına imza attığımız ‘insan hakları sözleşmesi’, ‘çocuk hakları sözleşmesi’ kararları aykırılık teşkil ederken neden devam etmektedir? Bu konuda bir engelleme yapılamaz mı? Bu hukuksuz durum ne kadar daha sürdürülebilir? Her yıl yarım milyona yakın Türk çocuğunun gereksiz yere sakatlanması durdurulamaz mı?


Bu konuda şahsi kanaatim; ülkemizin bu konuda alacağı kararların ancak batı ülkelerinde ve Dünya Sağlık Örgütünce daha somut kararlar alındıktan sonra olacağı yönündedir. Yukarıdaki bölümlerde gördük ki, bir çok ülkede bu konu ‘yeterince pişmiş’ durumdadır. Birçok ülkede kısıtlayıcı kararlar alınmış olmasına ve her gün yeni kısıtlayıcı kararlar alınmasına rağmen; henüz dünyada sünneti 18 yaş öncesi tamamen yasaklamış bir ülke yoktur. Dünya Sağlık Örgütü de sünneti tavsiye etmemekle beraber henüz tamamı ile yasaklamasını tavsiye etmiş durumda değildir. Ancak su tersine akmaz; gelecekte sünneti teşvik edecek değil; aksine yasaklayacak kararlar bütün dünyada alınacaktır. Bir ülke tam kısıtlama kararı alırsa bence domino taşı gibi arkadan onlarca ülke 18 yaş altı sünneti kısıtlayacaktır.


Bu konuda daha ciddi kararlar şimdilik ‘kadın sünneti’ konusunda alınmış görünmektedir. Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin (İstanbul Sözleşmesi) 38. maddesinde taraf devletlere kadın sünnetinin aynı maddede sayılan şekillerinin suç sayılmasını sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alma yükümlülüğü getirilmiştir


Madde 38 – Kadın sünneti
Taraf Devletler, aşağıdaki kasıtlı davranışların suç sayılmasını sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alır:
⦁ sağ dış dudak, iç dudaklar ya da klitorisin tümünde ya da herhangi bir kısmında kesme, infibulasyon ya da herhangi bir şekilde sakatlanma yaratan müdahalede bulunma;
⦁ bir kadını a bendinde listelenen herhangi bir eyleme maruz kalmaya zorlama veya bu eylemleri bir kadına yaptırma;
⦁ bir genç kızı a bendinde belirtilen eylemlerden herhangi birine zorla maruz bırakma ya da bunları bizzat kendisine yaptırtma.


Kadın sünnetinin taraf devletlerce yasaklanıp suç sayılması ileride erkek çocuk sünneti konusunda da benzer kararlar alınacağı konusunda önemli bir işarettir. Zira ‘genital bütünlük savunucuları’ kadın ve erkek sünnetinin aynı şekilde vücut bütünlüğüne zarar veren uygulamalar olduğunu ve yasaklanması gerektiğini savunmaktadırlar.


Çocuk sünneti konusu ülkemizde de adım adım tartışılan, en azından sosyal medya gibi mecralarda eleştirilen bir konudur. Bir çok kişi çocuğunu sünnet ettirse de bunu ‘aklıma yatmıyor ama herkes yaptırıyor, anneme babama söz geçiremiyorum vb’ söylemler ile isteksizce yaptırmaktadır. Ancak en azından artık insanlar eskisi gibi konvoylar, davul zurna ile sünnet törenleri düzenlemiyorlar, veya bu tarz kutlamaların sayısı azalıyor. Bence Türkiye’de de çok yakında bu konuda ciddi adımlar atılacaktır, atmalıdır.


Çevremdeki insanlara şu soruyu sorduğumda: ‘Sizce çocuğunuz 18 yaşına kadar sünnet olmaz ise 18 yaşından sonra kendi isteği ile sünnet olur mu?’ nerede ise %90 oranında aldığım cevap ‘hayır’ oluyor. O zaman çocuklara ileride tercih edecekleri seçeneğin dışındaki seçeneği zorla uygulamak haksızlık ve hukuksuzluk olmuyor mu?

Bütün dünyada doktorlar mezun olmadan öne ‘Hipokrat Yemini’ ederler.Sünnet açısından önemli etik problem de; Hipokrat yemininin en önemli ilkesinin temelini oluşturan “Önce zarar verme (primum non nocere)” ilkesine aykırı oluşudur. Hipokrat yemin metninde açıkça yer alan ve de tıp uygulamalarında en temel ilkesi olarak kabul edilen bu ilke ‘sünnet operasyonları’ ile çiğnenmektedir.


Görüldüğü üzere erkek sünneti ve benzer şekilde kadın sünneti bir çok etik ve hukuki problemler içermektedir.Bu uygulamalar sünnet karşıtlarınca cinsiyet temelli eşitsizliklerin ortaya çıkmasındaki etkili ritüellerden biri olarak da görülmektedir. Fakat ülkemiz gibi laiklik ilkesinin tam olarak uygulanamadığı toplumlarda yüzyıllardır uygulanan bu adete karşı çıkmak cesaret istemektedir. Ülkemizde sünnet ile ilgili olumsuz yayınlara, araştırmalara; medya ve yayın organlarında tartışmalarda rastlamak pek mümkün değildir. Genel kanı sünnetin sağlık açısından faydalı olduğu için dinde yer aldığı yönündedir.


Sünnetin çocuk ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri; komplikasyonları, cinsel yaşama olumsuz etkileri konularında yayınlara da rastlamak güçtür. Ayrıca sünnet karşıtlarınca aynı şekilde değerlendirilmesi gerektiği savunulurken; ülkemizde Kadın sünneti ‘zalimlik’ olarak erkek sünneti ise ‘olması gereken’ olarak değerlendirilmektedir.

Genital bütünlük savunucuları ise kadın ve erkek sünneti arasında ayrım yapılmasına tepki göstermekte ve her iki uygulamayla birden mücadele edilmesini istemektedirler.

Ana-Babanın doktora , ne zaman ve nasıl uygulamada bulunacağını söylediği garip uygulama tıbbın başka hiçbir yerinde yoktur. Çağdaş tıbbi etiğe göre, ana-babanın çocuklarının yararına olmayan müdahalelere izin verme yetkileri yoktur.


Hipokrat Yemini’nde açıkça ‘zarar verme’ demesine rağmen dünyanın dört bir yanında cerrahlar savunmasız bebekleri sünnet etmektedirler. Ne yazık ki ülkemizde ‘prensip olarak ben tıbbi gereklilik dışında sünnet ameliyatı yapmıyorum’ diyen doktorlara pek rastlamıyoruz(En azından ben bu yaşıma kadar rastlamadım). Ama insanları sünnete yönlendiren; sünnetin sağlıklı olduğunu söyleyen çok doktora rastladım. Bu konuda maalesef ‘Türk Tabipler Odası’ da sünnete karşı net bir duruş sergilememektedir.


Az sayıda da olsa Çocuk sünneti konusunda eleştirel yaklaşan Türk doktoralara rastlamak mümkün. Bir Türk Cerrah olan Dr İbrahim Karahan’ın söylediklerinin çok şey anlattığını düşünüyorum:


“Ben genel cerrahi uzmanı olarak binlerce sünnet yaptım. Sünnetle ilgili olarak sağlık yararlarının hepsi palavradır ve insanları sünnet olmaya ikna etmek için yapılmaktadır. Kesinlikle kanmayın. Sünnet sağlık açısından zararlıdır. İnsanlara sağlıklı olduğunu söyleyerek yapmak onları kandırmaktır. Çocuk doktorları ve pratisyen hekimler arasında bilgi fakiri olanlar var. Yeni doğan bebeğin penis başından derisini geri çekmeye çalışıyor ve ailelere darlık var bilgisiyle hemen sünnet öneriyorlar. Ben genel cerrah olarak diyorum ki, hangi kitapta okudunuz, nerden öğrendiniz bu saçmalığı. Penis derisi geri çekilirse asıl o zaman zedelenmeye bağlı yara-striktür ve enfeksiyona yol açarsınız.


Çocuk doktorları ve cerrahlar sünnet derisinden darlık yapıp idrar yolu enfeksiyonu yaptığını iddia ederek aileleri bebeklikte sünnet olmaya ikna ederler. Bugüne kadar hiç darlık nedeniyle idrar yapamayan, huzursuz bebek görmedim. Bebeklikte görülen üriner enfeksiyonlar bağışıklık sistemi ile ilgilidir. Erkek üst derisi meatusu yani idrar çıkış deliğini kaplayarak dışkı bulaşmasını önler. Sünnet ile deri çıkarılıp meatus açıkta kalır ve dışkı bulaşmasına açık hale gelir. Yeni doğanda sünnet idrar yolu enfeksiyon riskini artırır. Çünkü yeni doğan penis derisi penis başı ve çıkış deliğini kapayıp korumaya alarak dışkı bulaşmasını engeller.


Erkekelerde % 1, kızlarda %10 gözükür. Kızlarda üretra  ve anüse yakınlık nedeniyle enfeksiyon oranı yüksektir. Üst-deri smegma denen bir madde üretir. Bu yağlı madde penis başını korur. Smegma sterildir-koruyucudur-faydalıdır-gereklidir. Antibakteriyel ve antiviral özelliği vardır. Penisi temiz ve sağlıklı tutar. Maalesef çoğu doktor bile smegmayı gördüğünde apse zanneder. Sünnet esnasında smegmayı gören aileler, cerraha teşekkür eder, bu maddeyi temizlediği için. Gözyaşı gözü nasıl koruyorsa, smegmada penis başını korur. Deri altındaki smegma koruyucudur, çıkarmaya çalışmayın. Sünnetin komplikasyon yani sakatlık oranı % 5 dir. Toplu sünnetlerde ve deneyimsiz ellerde bu oran %10 dur. Sünnetin erken yaşta yapılması son derece zararlıdır. Vücut penis başını korumaya programlanmıştır.


Bu yaşlarda yapılan sünnetlerde çok fazla adezyon parafimozis ve darlık oluşmakta, revizyon ameliyatları gerektirmektedir. Bu komplikasyonları önlemek için daha fazla cilt ve mukoza çıkarılmaktadır. Bu da penisin doğal gelişini engellemektedir. Bazı çocuk cerrahisi uzmanları yeni doğan bebeğin pipisi eğri diye aileleri kandırıyor. Daha fazla parasını almak için. Bu şarlatanlıktır. Pipi eğriliği (Konjenital penil curvatur) çok nadir görülen ve ileri yaşta cinsel soruna yol açarsa ameliyat gerektiren önemli bir cerrahi girişimdir. Sadece şekil bozukluğu için yapılmaz. Ancak pipi eğriliği kötü yapılan sünnetlere bağlı daha sık görülür.


Herşeye itibar etmeyin ve araştırın. Erken boşalma-prematür ejakülasyon, Türkiye’de yapılan çalışmada görülme sıklığı %30 dur. Penisin vajen (hazne) içinde kalma süresi ortalama 3-5 dakikadır. Normalde bu süre 10-15 dakika olmalıdır. Sünnetlilerde cinsel yaşam olumsuz etkilenir ve cinsellik sönük yaşanır. Çocukları gereksiz sünnet işkencesinden kurtarmak ve sünneti kazanç kapısı olarak görmekten vazgeçmek mesleki bir insanlık görevidir. Bebekte henüz penis başı gelişmemiştir, penis başı ay yüzeyindeki gibi kraterlerle doludur. Ayrıca bebeklikte frenulumu keserler ki burası erojen bir bölgedir. Burayı kesmezlerse penis aşağıya bakacak şekilde büyür. Yine bebeklikte mukozayı da keserler, çünkü kesilmezse striktür gelişir. Bebek sünnetini öneren tıp doktorları cehalet içindedir.”